1910 yılında “Kadınlar Günü” olarak kutlanma fikri ortaya atılan 8 Mart’ın trajik hikâyesi, eşitsizliğe karşı gelen ve kadın haklarına sahip çıkan geniş kitlelere ilham veriyor. Bu trajik hikaye ile ilgili farklı varsayımlar mevcut. Kadın dayanışması ve kadın haklarının temsilcisi niteliğinde olan bu değerli ve anlamlı günün hikayesi ile ilgili söylenenler neler? Neden Dünya Kadınlar Günü 8 Mart? İşte bu soruların cevaplarına dair merak edilenler….
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Nasıl Ortaya Çıktı?
Dünya Kadınlar Günü’nün 8 Mart olarak kutlanmasının temel nedeni birçok kaynakta 8 Mart 1857’de başlayan bir grev ve bu grev sonucu fabrikaya kapatılarak katledilen 129 kadın işçi olarak belirtiliyor. Ancak, Selgin Zırhlı Kaplan tarafından kaleme alınan bir makalede işin gerçek yüzünün farklı olduğu söyleniyor. Bu makaleye göre bahsedilen tarzda bir grev ve yangın 1910 yılında yaşanan bir olayda birbiri ile örtüşüyor. Esas hikayesi ise şöyle:
1900’lü yılların başında, ABD’nin New York eyaleti ve çevresindeki gömlek fabrikalarında çalışan yaklaşık 20 bin işçi; ağır çalışma şartları, bitmeyen mesailer ve karşılığında aldıkları düşük ücretlere daha fazla dayanamayarak bir grev başlatıyor. Üstelik bu işçilerin %80’i kadınlardan oluşuyor. İşçilerin talepleri belli: Alt işveren uygulamasının kaldırılması, haftada 52 saatlik çalışma süresi, günlük ücretsiz ekstra mesai süresinin 2 saati aşmaması ve maaşlarından malzeme ve elektrik bedeli kesintilerinin yapılmaması… 1910 yılına kadar süren grev, sonunda amacına ulaşıyor ve neredeyse tüm firmalar işçilerin istedikleri şartların birçoğunu kabul ediyor. Ancak, bir tanesi hariç… Grevden sonra işçilerin taleplerini kabul etmeyen Triangle gömlek fabrikasında sönmemiş bir sigara izmaritinden çıkan yangın; burada çalışan 129’u kadın, toplam 146 kişinin ölümüyle sonuçlanıyor. Yaşanan bu korkunç olay, dünya çapında büyük bir yankı uyandırıyor. İlk olarak 1910 yılında Almanya Sosyal Demokrat Partisi öncülerinden olan Clara Zetkin, 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını öneriyor. Oy birliğiyle kabul edilen bu öneri, 1911 yılında hayat buluyor. Ancak Birleşmiş Milletler bu tarihten tam 66 yıl sonra 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak ilan etti. Ayrıca BM, bugünü aynı zamanda “Uluslararası Barış Günü” olarak kabul etti. Peki ama bunu yapmasındaki maksat neydi? İşte cevabı:
1- Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesinin dünya barışını güçlendireceği,
2- Temel insan haklarının kullanılması ve sosyal gelişimin sağlanması için dünya barışına ihtiyaç duyulduğu,
3- Kadınların kendilerini geliştirmelerine fırsat tanımak ve eşitlik düşüncesinin yayılmasını sağlamak gerektiği düşüncesiyle böyle bir adım atıldı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Türkiye’de ise ilk kez 1921 tarihinde “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılından sonra ise katlanarak çoğalan kitleler halinde kutlandı. Bu özel ve anlamlı gün, kapalı kapılar ardında değil; sokağa taşınarak herkesin dilinde yer bulmaya başladı. 1975 yılında Türkiye, “1975 Kadın Yılı” kongresini yaptı. Daha sonra ülkede yaşanan siyasi karışıklıklardan dolayı bir süre hiçbir kutlama yapılmadı. Her ne kadar günümüzde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Türkiye’de de coşkuyla kutlansa da; ne dünyada ne de Türkiye’de kadına yapılan eşitsizlik ve haksızlıkların hala önüne geçilemiyor. İşte, bu konuya ilişkin bazı ilginç veriler:
Günümüzde Kadın ve Göze Çarpan İstatistikler
Bugün Türkiye’deki toplam kadın nüfusu 40 milyon 863 bin. Türkiye nüfusunun yüzde 50,2’sini erkekler, yüzde 49,8’ini ise kadınlar oluşturuyor. Nüfus bakımından aşağı yukarı bir eşitlik sağlanırken, TUİK verilerine göre bazı alanlarda bu eşitlik bozuluyor… Temel İş Gücü Göstergeleri bize Türkiye’de 15 yaş ve üzeri iş gücü olarak belirtilen nüfusun 31 milyon 790 bin kişi olduğunu gösteriyor. Kadınlar bu sayının 10 milyon 287 binlik kısmını oluştururken, erkekler ise 21 milyon 503 binlik kısmına tekabül ediyor. İstihdamı sağlanan nüfus içerisinde toplamda 8 milyon 904 bin kadın ve 19 milyon 612 bin erkeğin var olması, oranlarda büyük bir eşitsizlik olduğunu göstermeye yetiyor. Çünkü aslında bu veri bize şunu söylüyor: Çalışmaya müsait bir yaş aralığındaki erkeklerin %65,8’i iş bulabiliyorken, aynı durumdaki kadınların sadece %29,3’ü çalışabiliyor.
– Toplumsal kurumlarda kadın ayrımcılığını ifade eden Cinsiyet Endeksi verilerinde Dünya ülkeleri arasında Türkiye; %25,1’lik bir oranla 59. sırada bulunuyor. Listenin sonunda %64 ile Yemen bulunurken listenin başında ise %8,1 ile İsviçre, yerini alıyor.
– 2017 yılında yapılan araştırmaya göre mutluluk oranı erkeklerde yüzde 53,6 iken, 2018 yılına gelindiğinde yüzde 49,6’ya düştüğü görülüyor. Kadınlarda bu oran, % 62,4’ten yüzde 57’ye düşüyor.
8 Mart Kadınlar Günü’nüz Kutlu Olsun!
8 Mart hikâyesinin dayandığı olayla ilgili farklı varsayımlar olsa da değişmeyen bir gerçek var ki o da 1900’lü yılların başında kadın işçilerin yaktığı bir direniş meşalesinin hala sönmemiş olması. Benzer eşitsizliklerden şikayetçi olan emekçi kadınlar, bugün de haklarını aramayı sürdürüyor. Her şeye rağmen emek vermeyi sürdüren, üreten ve haksızlığa karşı gelen kadınların günü 8 Mart; dünyada yaşanan tüm adaletsizliklere ve eşitsizliklere karşı bir duruş sergiliyor.